Monthly Archives: Mart 2011

Milli Aranın Ardından Fenerbahçe

Avusturya karşısında aldığımız galibiyet, EURO 2012 için çok önemliydi. Ortaya çok da güzel bir futbol sergilemesek de 3 puanın önemi çok fazlaydı. Aldığımız puanlarla 5 maç sonunda 9 puana ulaştık. Üçüncü sırada olmamıza rağmen, 2. sırada ki Belçika’nın bir puan gerisinde ve bir maç eksik durumdayız. Maç sonunda Hiddink’in “artık şöför koltuğundayız” demeci de çok yerinde bir tespit oldu. Bundan sonra ki maçımızı Belçika’ya karşı oynayacağız. Belçika karşısında alacağımız puan/puanlar Almanya’nın ardından ikincilik adına rakipsiz kalmamızı sağlayacak. Aslına bakarsanız, geriye dönük baktığımızda Azerbaycan karşısında aldığımız mağlubiyet olmasa şuana kadar işimizi çoktan bitirmiş, hatta birincilik için bile iddialı konumda olabilirdil. Fakat, Almanya’nın son sürat yoluna devam etmesi de birincilik için rakipsiz olduğunun göstergesi. Ama, inancımız ve gücümüz yüksek seviyede. Bundan sonrası için çok daha umutluyuz.


Şimdi bu Milli maçlar sonrasında futbolcuların takımlarına geri dönmesi ve Milli maç sonrasında ki performansları da çok önemli. Şampiyonluk yarışında başa baş devam eden Fenerbahçe ve Trabzonspor’un futbolcuları, hafta sonu oynanılacak karşılaşmalarda ne kadar yeterli olacak. Fenerbahçe kendi evinde Bursaspor’u konuk edecekken, Trabzonspor’da evinde düşmeme mücadelesi veren Konyaspor’u konuk edecek. Fenerbahçe’nin Milli olan oyuncularının fazlalığı ve geçmişe dönelik yaşadığımız puan kayıpları bir an sarı-lacivertli taraftarlarını endişe içine düşürebilir. Takımımızda ki Milli oyuncuları sayacak olursak, Volkan Demirel, Mert Günok, Gökhan Gönül, Mehmet Topuz, Semih Şentürk, Joseph Yobo, Issiar Dia, Mamadou Niang, Miroslav Stoch, Diego Lugano ve Andre Santos’u görüyoruz. Bu oyunculardan çoğu takımın iskeletini oluşturan oyuncular. Ama, gün geçtikçe yükselen performanslar göstermeleri de biraz olsun endişemizin seviyesini azaltıyor. Gelelim Fenerbahçe’nin Milli maç dönüşü yaşadığı puan kayıplarına.


Fenerbahçe, Milli maçlar sonrasında oynadığımız 33 resmi karşılaşmada 25 galibiyet çıkarttık. 5 mağlubiyet aldığımız bu süreçte 3 beraberlik aldık. Son olarak, Güney Kore ile oynadığımız dostluk maçında 0-0 berabere kaldıktan sonra çıktığımız Kayserispor maçında ortaya iyi bir futbol koyarken 2-0’lık galibiyet çıkartmıştık. Şimdi ki durum geçmiş döneme göre çok daha önemli. Trabzonspor’un zayıf ama puan kaybetme ihtimali olduğu Konyaspor karşılaşmasına çıkacak olması ve Bursaspor gibi güçlü bir rakip karşısında bizim neler yapacağımız çok önemli. Ayrıca, evimizde oynayacağımız karşılaşmada biletlere olan ilgiyi de düşünürsek, her zaman olduğu gibi inanılmaz bir güç olacak. Bunu iyi bir şekilde kullanarak, geçen sene sahamızda aldığımı 3-2’lik mağlubiyetin de rövanşını almamız gerekiyor. Şampiyonluk yolunda zorlu bir sürece giriyoruz. Bu süreçte Galatasaray karşısında aldığımız galibiyetle iyi başladık. Süreç içerisinde önce evimizde Bursaspor’u ardından Eskişehir deplasmanı ve tekrar evimizde Gaziantepspor’u ağarlayacağız. Bu zorlu 4’lü seriden çıkartacağımız 10-12 puan şampiyonluk için ibreyi daha fazla bizim tarafımıza çevirecek. Bu zorlu süreci Trabzonspor’un da yaşayacağını biliyoruz. Bunun için Milli maç dönüşünde ki başarımızı devam ettirmemiz gerekiyor.


Haftasonu güzel bir havada ve güzel bir atmosferde bakalım nasıl bir sonuç çıkartacağız…


Önder Ayhan Pektaş
İletişim; twitter.com/onderpektas

Where is the ball?

Baros, topu gökte ararken yerde buldu!

Attığım En Güzel Gol

NTVSpor’da Rıdvan Dilmen ve Güntekin Onay’ın %100 futbol adlı programına konuk olan kaptan, unutumadığı ve kariyerinin en güzel golü dediği gol.

Altyapı’nın Zaferi!


Bir video paylaşım sitesinde geriye dönüş Şampiyonlar Ligi finallerini izlerken, 1995 yılında ki Ajax – Milan arasında oynanılan karşılaşması gerçekten futbol açısından ve daha geniş bir pencereden baktığımızda tarihte ki yerini almıştı.



Futbol tarihinde model olarak Ajax altyapısı herkes tarafından örnek alınıyordu. Baktığımız zaman Hollanda’nın 1988’te Batı Almanya’da düzenlenen Avrupa Şampiyonasında SSCB’yi finalde yenerek kupaya uzanmasının ardından zaten bu altyapının ne kadar kuvvetli bir şekilde geldiği ozamanlardan belliydi. Bu kupanın ardından 26 yıl sonra Kupa 1’de zafere ulaşırken zafer altyapı hocalarına aitti. Ajax’ın dönemin kadrosunda bulunan oyuncuların yerli olması, hocanın yerli olması ve sadece yaş ortalamasının 23 olması da Hollanda ekolüne büyük bir katkı getirmişti. Luis Van Gaal’in 23 yaş ortalaması olan bir takımı namağlup bir şekilde kulüp düzeyinde Avrupa’nın en büyük kupasını kazandırması da ayrı bir konu.


Viyana’da Ernst Happel Stadyumu’nda oynanılan finalde Van Gaal’in öğrencileri dönemin fiyakalı takımı Capello yönetiminde ki Milan’ı devirerek kupaya uzanırken. İşin enteresan yanı da finalin oynanıldığı stadyum. Avusturyalı futbol adamı Ernst Happel, Hollanda futbolunda Kupa 1’i kazanan tek takım olan Feyenoord’un teknik drektörlüğünü yapmıştı. Ezeli rakibinin bu kupayı kazanırken teknik drektörlerinin adının verildiği stadyumda zafer kazanması da bir anlamda ezeli rakibinden öc almak gibi birşeydi.


Gelelim ozaman ki kadroya, kalede Hollanda tarihinin en fazla milli olmuş futbolcusu olan Erwin Van der Sar vardı. Savunmada daha 22 yaşında ki Reiziger vardı. Ortaya koyduğu savaşçı ve mücadeleci oyunuyla gözden kaçmıyordu. Neticesinde de Barcelona gibi bir kulübe gitmesi de ödülü sayılmalıydı. Efsanevi kaptan Danny Blind’de kadrodaydı. Ajax’ın altyapısından olmasa da Ajax’lıların gönlünde taht kurmuş olan kaptan Sparta Rotterdam takımından alınmıştı. Herkesin yakından tanıdığı ülkemizde Galatasaray forması giyen Frand de Boer de o efsanevi kadroda ki yerini almıştı. Van der Sar’dan sonra en fazla milli olan De Boer’in yolunun İstanbul’a düşebileceğini ozaman kimseler tahmin edemezdi. İstanbul’a yolu düşenlerden biri de on yedi yaşında Ajax’ta oynamaya başlayıp yedi sezon forma giydikten sonra Milan’a Gullit-Van Basten ve Rijkaard şeytan üçlüsünü tamamlayama giden Rijkaard’a ne demeli… Kariyeri başarılarla dolu olan Frank’in sarı fare Cruyff gibi Hollandalıların ikinci adresi olan Barcelona’yı da çalıştırmasına ne demeli… Geçelim biraz da orta sahaya. 3 ayrı takımla Şampiyonlar Ligi’ni kazanmış bir futbolcu Clarence Seedorf, finalde sadece 19 yaşındaydı. Ortaya koyduğu üstün başarı ile Real Madrid ve Milan’la da bu büyük kupayı kazanma başarısı göstermişti. Karşılaşmada bir yabancı, bir Finlandiyalı Litmanen’i de es geçmek olmaz. Finlandiya tarihinin en iyi oyuncusu seçilen Litmanen de bir çok kulüp dolaşmıştı. Fakat onun “evim” diye nitelendirdiği Ajax bir başkaydı. Litmanen’in yerine oyuna giren 19 yaşını doldurmamış Kluivert golü atmıştı. Milan ve Barcelona gibi kulüplerin formasını giyen Hollanda futbolunun yetiştirdiği yeteneklerden biriydi kendisi. Van Gaal’in “pitbull’u” Davids. Zamanın orta saha oyuncularından akılda kalan isim. Surinam asıllı olmasına rağmen o kendini Hollanda futboluna adamıştı. Afrika’dan Amsterdam Limanı’nda demirleyen George Finidi. Zamanın en süratlı kanat oyuncularından biri olarak tarih sayfalarında ki yerini almıştı. Son olarak da kadro’nun bir diğer kanat oyuncusu olan Mark Overmars. Wıllem II’den transfer olan genç yetenek, sürati ve kabiliyetleriye Hollanda futbolunda ki yerini çoktan almıştı. Arsenal’de gösterdiği üstün performansla Barcelona’ya uzanan yolculuğu da başarılarının halkalarından biriydi sadece. Ama sakatlıklar yüzünden bir türlü eski düzeye gelemeyerek, doktorların futbolu bırak çağrısına uydu ve futbolu erken bırakan Hollandalı futbolcular arasında ki yerini almıştı.

Kupa’yı kazanan takımın kadrosu:
Edwin van der Sar
Michael Reiziger
Danny Blind
Frank Rijkaard
Frank de Boer
Clarence Seedorf
Jari Litmanen (Patrick Kluivert)
Edgar Davids
Finidi George
Ronald de Boer
Mark Overmars



Bir değişik takımdı Ajax. Hala daha öyle. Şuanda bile yetiştirdiği yetenekler futbol’un büyük kulüplerinde boy göstermekte. Futbol’un altyapıdan başladığını ve önceliğin sürekli altyapıları verilmesi gerektiğini sürekli gözler önüne seren Ajax’ın bu anlayışını görmezden gelmek Dünya’nın en aptalca seçimi olmuştur.

Barcelona Mı?

Shakhtar’lı oyuncular üzgün. Kura çekiminde karşılarında Barcelona var. Surat ifadelerinden de hiç olmadığı aşikar. Ama, her iki karşılaşmada güzel olacaktır!

Az Kaldı Az!

Basketbol takımımızın yeni yuvasının yapımına hızla devam ediliyor. 12.500 kişi kapasiteli yeni yuvamızda takımımızı destekleyeceğimiz günü sabırsızlıkla bekliyoruz.

Çıkartma Yapıyoruz!

Türk Telekom Arena’ya çıkartma… Bende vize için okula bir çıkartma yapayım. Yoğun bir gün olacak!

25-29 Mart Futbol Ekranı


25 Mart Cuma

17.30 Türkiye U21 – Liechtenstein U21 (NTVSPOR)
26 Mart Cumartesi
14.00 Orduspor – Boluspor (Trt 1)
23.30 Palmeiras – Bragantino (Spormax)
27 Mart Pazar
14.00 Çaykur Rizespor – Altay (Trt Anadolu)
17.00 Diyarbakırspor – Samsunspor (Trt 3 ve Trt 6)
19.00 Gaziantep Belediye – Mersin İdman Yurdu (Trt 1)
21.00 Sao Paulo – Corinthians (Spormax)
28 Mart Pazartesi
20.00 Denizlispor – Adanaspor (Trt 1)
29 Mart Salı
20.30 Türkiye – Avusturya (Ntv ve HDen)
22.00 İngiltere – Gana (Ntvspor)

Otur Oturduğun Yerde Efendi!


Sakatlığı nedeniyle takımdan uzak kalan Güiza, yeri geldi İspanya’da maçları izleyerek takımına destek olmaya çalıştı! Tedavi süresi bittikten sonra geri dönen Güiza, geldiği gün varlığını hisettirmişti. Gol yollarında yerini alan Niang’ın kısa süre gol orucu tutmasını sağladı. Hani derler ya; “Üzüm üzüme baka baka kararır”. Zaten, adam kararmış, daha ne üzerine gidiyorsun Güiza efendi! Ama, kısa geçen bu olumsuz dönemi çok şükür Niang atlattı. Güiza’nın gelişinden sonra en son yaptığı açıklamada ise, “Şampiyonluk yarışında takımıma katkı sağlamak istiyorum!” şeklinde oldu.

-Güiza, “Takımıma katkıda bulunup kupayı kaldırmak için ne gerekiyorsa yapmaya hazırım. Antrenmanlarda, elimden geldiğince çabalıyorum ve bütün gayretimle çalışıyorum. Sürekli kazanan bir takımımız var. O yüzden o kadroyu bozmak da zor. Onlara büyük saygı duyuyorum. Ancak ben kendi adıma elimden gelenin en iyisini yapmaya, antrenmanlarda büyük bir özveriyle çalışmaya devam edeceğim. İnşallah ben de gelecek maçlarda süre alır; şampiyonluğa giden bu yolda arkadaşlarıma yardımcı olabilirim” demiş-

Demezler mi adama “Otur oturduğun yerde efendi sen karışma!” diye. Aynı bu hesap bir durum. Sen desteğini şimdilik idmanlarda göster. Bu seneyi kazasız belasız atlatalım ondan sonra ne yapmak istersen yap. Ama, şuan için iyi giden takımın dengeleriyle oynama. Hem kendin de ne güzel söylemişsin: “Sürekli kazanan takımımız var” diye. Senin yapman gereken, arkadaşlarına idman da yardım etmek ve moral vermek. Gerisini bırak sahaya çıkanlar yapsın!

Adresin Farklı Kaderin Aynı

Galatasaray karşısında aldığımız galibiyetin ardından beklediğimiz tişörtlerr piyasaya çıktı. Sınırlı sayıda üretilen tişörtleri tükenmeden en yakın Fenerium mağazasına giderek temin edin derim.